
Reem Nöropsikyatri Merkezi’nden Mehmet Yavuz, korku duygusunun, bebekliğin 4. ayından itibaren başladığını belirtiyor. Yani insanoğlu hayatının ilk 4 ayında korkusuzdur. Korku hissi, esasında insanın hayatta kalabilmesi ve doğa ile uyum sağlayabilmesi için önemli ve gerekli bir durumdur. Korkunun oluşturduğu savunma stratejileri insanın hayatta kalmasını sağlar. Ancak korku hissinin hem fazlası hem de eksikliği, kişiye ve çevresine zarar verir. Korku duygusunun olmaması, psikopatlık ya da antisosyal kişilik oluşmasına neden olur. Bu kişiler, yaptıkları suçların cezalarından korkmadıkları için toplum ve çevre için tehdit oluştururlar. Özetle aşırı korkmak kadar korkusuz olmakta bir hastalıktır. Diğer taraftan her korku fobi değildir. Bir korkuya fobi denebilmesi için, korku ile beraber kaçınma davranışının da olması gerekir.
Korkunun nedeni olan nesnesi vardır. Köpekten korkulur, hızlı gelen arabadan korkulur. Fobide ise neden olacak nesnesi yoktur. Anlamsızdır kendisine zarar gelmeyeceğini bilse bile korkmaya devam eder.
Dünyaya yeni gelmiş, her şeye yabancı bir bebek gürültüden ani hareket eden nesnelerden korkarken, 2-3 yaş aralığındaki çocuklar yüksek ses, gök gürültüsü gibi şeylerden korkarlar. 3-5 yaş arası çocuklarda gelişmekte olan hayal gücü; korkunun kaynağını gerçek nesnelerin yanında hayali ürünler yapar.5-12 yaş arası çocuğun çevreyle olan etkileşimi artmıştır. Gerçekle hayali ayırt etmeyi, kuralları öğrenmiştir. Bu yaştaki çocuğun korkuları daha çok hırsızlık, toplumsal düzen içinde cezalandırılma, bedensel yaralanmalar üzerine yoğunlaşır.
Peki çocuklarda doğal olarak tanımlayabileceğimiz bu korkular ne oluyor da fobiye dönüşüyor?
Kendi çocukluğumuzdan belki şöyle bir diyalog tanıdık gelebilir.
Anne: Hadi bakayım ye yemeğini.
Çocuk: Yemek istemiyorum. Ben bunu sevmiyorum.
Anne: Bak şimdi öcüler gelecek. Aç bakayım ağzını.
Anne ve baba için oldukça pratik ve sonuç odaklı gözüken bu tarz diyaloglar çocuğun korkularının pekişmesine, zihinlerinde ebeveynlerinin de onayladığı bir korku kaynağı oluşmasını sağlar. Bebeklik ve çocukluk döneminde farklı nedenlerle korkutulan çocuk yanlış ebeveyn tutumları nedeniyle korkmayı öğrenmiştir. Korkusu, sürekli bir kaygıya ve dolayısıyla fobiye dönüşmüştür.
Aynı zamanda ebeveynlerin özellikleri ve tutumları çocukları etkiler. Tedirgin, aşırı koruyucu, halk arasında pimpirikli olarak tanımladığımız anne-babaların çocuklar bilinçli ya da bilinçsiz olarak ‘galiba güvende değilim ki annem onu yapma, oraya gitme diyor ’gibi düşünceler içerisine girer, korku davranışı geliştirir.
Fobi Çeşitleri
1) Özgül fobiler: Spesifik bir nesne ya da durumdan sürekli korkmaktır. Korkunun kaynağı hayvanlar, böcekler, fırtına, rüzgar, yükseklik gibi doğal çevrede bulunan uyarıcılar, yara, kan, bedensel deformasyon, tıbbı müdahale, toplu taşıma araçları, asansörler, uçaklar, kapalı yerler olabilir.
2) Sosyal Fobi: Korkunun kaynağı sosyal ortamlardır. Tanımadığı kişilerle konuşmaktan çekinme, başkalarının önünde yanlış bir şey yaparım diye korkma, insanlarla iletişime girerken yüzü kızarma, kalp çarpıntısı yaşama, bir etkinlik yaparken başkaları tarafından izlenmenin ve başkalarıyla göz teması kurmanın rahatsız etmesi. Sınıf ortamında bildiği sorulara cevap verememe, sınavlarda aşırı heyecanlanma, sıkılma, çarşıda satıcıdan bir şey istemekte zorlanma davranışları sosyal fobinin belirtileri olabilir.
3) Agorafobi: Panik ve benzeri atakların oluşacağı korkusuyla otobüs, metro, asansör gibi bazı yerlerde duramama evde yalnız kalamama şeklinde ortaya çıkan fobi çeşididir.
Çocuklarda Fobi Tedavisi Nasıl Olur?
Özgül fobilerin tedavisinde korkunun kaynağına yönelik terapiler ya da davranışsal terapiler yapılabilir. Davranışsal bir yöntem olarak kullanılan sistematik duyarsızlaştırmada, korkunun kaynağı olan duruma kişi aşamalı olarak karşı karşıya getirilir, korkulan nesne çocuk için sıradanlaştırılır. Örneğin köpek fobisi olan çocuğa en az kaygı uyandıran köpek resmi göstermekle başlanıp, son seanslara doğru köpekle fiziksel temas sağlanılarak devam edilir.
Anne Baba Olarak Ne Yapmak Gerekir?
• “Dünya, senin güvende olduğun bir yer” mesajını her hareketimizde, sözümüzde hissettirmeliyiz.
• Gelişim dönemine özgü doğal korkuları olunca, güven verici, açıklayıcı, korkuyu desteklemeyen bir tutum içinde olmalıyız. (Karanlıktan korktuğunu biliyorum, ama tut elimi ışığı açıp bir şey olmadığını görelim.)
• Empati kuralım! (Çocukluğumuzda karanlıkta parmak uçlarında tuvalete gittiğimiz günleri unutmayalım. Korkularını küçümsemeden, onların çocuk dünyaları içinde yorumlayalım.)
• Etkili iletişim kurup, yansıtma yapalım! (Konuşurken, diz çökün,onunla eşit seviyeye gelin, onu anladığınızı hissetmesi için söylediği kelimeleri tekrar etmek, sakinleşmesini sağlayacaktır)
• Çocuğunuza sarılmaktan çekinmeyin!
• Disiplin aracı olarak korkuyu kullanmayın! Korkulu masallar anlatmayın!
• Çocuğunuza model olun! Çocuklar yetişkinleri taklit eder. İyi ve kötü özellikleri çok iyi gözlemler, aynısını yapar.(Köpek fobisi olan çocuğumuz uzakta dururken, gidip yavru bir köpeği sevebilirsiniz.)
• Açıklama yapın. Korkusu hakkındaki sorulara sabırla cevap verin!
• Gelişim dönemine özgü olmayan, çocuğunuzun ve sizin yaşam kalitenizi bozan fobilerde bir
Uzmandan Destek Alın!
Çocuklarda sosyal fobi tedavisi ise biraz daha farklılık gösterir. Anne ve baba çocuklarına olan tutum ve yaklaşımlarını değiştirmeli hatta daha önemlisi profesyonel yardım almalıdır. Burada ailenin yakın çevresine ve özellikle de çocuğun öğretmenine de büyük görev düşmektedir. Bu tarz bile sıkıntı yaşayan çocuklara genellikle başarabilecekleri bir görev verilerek öncelikle cesaretlenmeleri sağlanmalıdır. Tek başlarına yaptıkları her iş olumlu pekiştireçlerle desteklenmelidir. Belli bir süre sonra çocuklar daha fazla sosyalleşebilecekleri yerlere gönderilerek ve aileden sağlıklı bir şekilde uzaklaşmaları sağlayacak çeşitli merkezlere yönlendirilebilirler. Çocuğu zorla bu merkezlerin içerisine itmek, dahil olmak istemedikleri topluluklara sokmak durumu olduğundan daha kötü hale getirebilir. Sosyal fobinin tedavisinde oluşturula gelmiş düşünce virüslerinin değiştirilmesi onların yerine rasyonel düşünme ve akıl yürütme ile oluşturulmuş alternatif modellerin yerleştirilmesi birincil hedeftir. Tüm bunlar yapılandırılıyorken sosyal fobisi olan kişilere maruz bırakma tekniği uygulanarak kaygı yaşadığı durumlar uzman bir kişi eşliğinde yaşatılarak düşünce hataları tekrar gözden geçirilmelidir. Bir sonraki adım ise çocuğun gerçek hayatta bu tür genellemeler yapabilmesi amacıyla ev ödevleri ile uzman kişi ile çalışılan maruz bırakma teknikleri dış hayata uygulanmalıdır. Geri bildirimler ve tekrarlamalar ile stres yaratan durumun kabul edilebilir stres seviyesine çekilmesiyle tedavi sonuçlanmış olur. Belli aralıklarla kontroller yapılarak kişi sosyal hayata entegre edilir. Çocuklarda bunu daha çok oyun terapisi ile gerçekleştirmek ve çeşitli sembollerle soruna odaklanmak mümkün olmaktadır.
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!
